İşte, Duygusal Zeka düşmanı 4 davranış. Başarıyı, IQ’nun getirdiğine inanıyorsan, tekrar düşün. EQ – Emotional Intelligence aradığın cevap olabilir.
Duygusal zekanın genellikle; eğitim, çalışma ve pratikle geliştirilebileceğini düşünürüz. Evet çalışarak, üzerine kafa yorarak gelişme sağlanabilir. Ama çoğumuzun bilmediği ve gözden kaçırdığı daha önemli bir ayrıntı var.
Duygusal zeka, ne yaptığımızdan çok neyi yanlış yaptığımızla ilgilidir.
Duygusal zekalarını yönetemeyen insanların karşılaştıkları temel sorunları şu şekilde sıralayabiliriz;
Hayatımız boyunca IQ değerimiz sorgulanır. Mutlu ve huzurlu yaşamın anahtarı EQ’dan kimse bahsetmez. Oysaki doğuştan var olan duygusal zekamızı doğru kullandığımızda hayatta başarıyı yakalamak daha kolay olacaktır.
Evet, çoğu insan doğuştan Duygusal Zeka sahibidir. Ancak zaman içinde yeteneğini köreltir ve sorunlarla nasıl baş edeceğini bilemez.
İnsanlar, doğuştan var olan duygusal zekalarının önüne zamanla set çeker. Yaşananlar sonucu EQ’ya iyi gelmeyen alışkanlıklar edinilir, günün sonunda sorunlarla baş edemeyen kişilikler ortaya çıkar. Bahaneleri de hazırdır, “Yeteri kadar güçlü değilim.”
Var olan duygusal zekayı ortaya çıkarmak, önüne koyduğumuz setleri kaldırmakla mümkündür. Aşağıdaki 4 davranıştan uzak durarak, EQ’yu geliştirmek elinizde.
“İyi de EQ Nedir?” Diyenleri duyar gibiyim. O zaman önce; EQ yani açılımı Emotional Quotient (Duygusal Zeka) ne işe yarar ona bakalım. Sonra EQ Düşmanı 4 davranışı inceleriz.
EQ açılımı olan Emotional Intelligence hikayesi 1995 yılında başlıyor. Daniel Goleman adındaki bilim adamı, “Emotional Intelligence” adındaki kitabını yayınlamıştır. Daniel Goleman’ın yayınından sonra IQ’nun zeka alanındaki tekeli sona ermiştir.
1995’ten önce IQ seviyesi ile yapılan karşılaştırmalar anlamsız sonuçlar veriyordu. IQ seviyesi düşük olan insanlar, IQ seviyesi kendisinden daha yüksek olan insanlara nazaran hayatta daha başarılı ve mutlu oluyorlardı.
Goleman’a göre EQ;
Bireylerin kendi ve diğer kişilerin duygularını idrak edebilme, farklı duyguları birbirinden ayırıp doğru tanımlayabilme, ve bu veriler ışığında kendi davranış ve düşüncelerini yönlendirebilme.
Başarılı olmadığını düşünüyor ve sebebini bilmiyorsan; birazdan vereceğim davranışlara kendi yaşamında ne kadar yer verdiğini düşünebilirsin. Eğer duygusal zekanı tekrar parlatmak istiyorsan birazdan bahsedeceğim davranışlardan kurtulmaya çalışabilirsin. İlerledikçe kendindeki değişimleri fark etmen uzun zaman almayacaktır.
Ne zaman başkasını suçlarız hiç düşündün mü?
Kendini savunmak isteyen, yetersiz gören, kendilerine olan güvensizliklerini yansıtarak hafifletmeyi düşünen insanlar başkalarını eleştirir. Aslında, gereksiz eleştiri bilinçsizce harekete geçen savunma mekanizmasıdır.
Eleştirel kişiliğin kötü olduğunu söylemiyorum. Herkes içinde yaşadığı dünyaya karşı eleştirel olabilir, hatta eleştirel olmak önemli bir yetenektir. Düşünmeyi, planlamayı ve doğrusunu hayal etmeyi sağlar.
Eleştiriyi; başkalarını eleştirmek ve öz eleştiri olarak ikiye ayırdığımızda sorunun tespitine yaklaşmış oluruz. Özellikle başkalarını çok sık eleştirmeye başlamışsak bu iyi bir işaret değildir. Hayal kurmaktan ve düşünmekten uzaklaştığımız anlamına gelir. Dar görüşlü olmamıza sebep olur ve etrafta olup bitenleri doğru dürüst kavrayamayız.
Çünkü; başkasını eleştirirken aslında içten içe kendimizi överiz, iyi hissettirdiği için başkalarını eleştiririz.
Dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek eleştiri yararlı, sadece kendimizi iyi hissettirecek eleştiri ise yararsız eleştiridir.
Başkalarını eleştirerek elde ettiğimiz “iyi olmak” hissi geçicidir. Anlık mutluluk sağlar ama uzun vadede düşündüğümüzde mutsuzluk getirecektir. Karşımızdaki insanları hafife almak farklı açılardan da kötü hissetmemize sebep olur. Kendimizi iyi hissetmek için eleştirdiğimiz insan, duygusal zeka sahibi ve aynı zamanda bilinçliyse yaptığımızın savunma mekanizmasının ürünü olduğunu anlayacaktır. Az önce bahsettiğim gibi bu şekilde algılanmak uzun vadede başka zorlukları karşımıza çıkarır.
Endişeyi, kaygıyı ve güvensizliği yenmenin daha akılcı yolları var. Başkalarını eleştirerek kendi güvensizliğimizi yenmeye çalışmak zaman kaybından başka bir şey değildir. Eğer kendini ve dünyayı daha iyi hale getirmek adına eleştiri yapmıyorsan, enerjini boşa harcıyorsun demektir.
“Haksız eleştiri, çoğunlukla biçim değiştirmiş övgüdür.” – Dale Carnegie
Yaşadığımız dünyanın doğasında belirsizlik vardır. Gelecek hakkında kaygı yaşamak, fazla endişe etmek dünyanın doğasını inkar etmekle aynı anlama gelir. Karmaşayı ve kaosu sevmeyiz, hayatımızın düzen içinde olmasını arzu ederiz. Belirsizlikten uzak durmak için çaba harcar, çizgileri netleştirmeyi deneriz.
Belirsizlikleri azaltmakla, gelecek konusunda endişe etmek arasında sürekli gidip gelenler, inançla kendini kandırmak arasındaki farkı ayırt edemez.
Şöyle ki; belirsizlik içinde yaşarken, gelecekteki belirsizlikleri ortadan kaldırabileceğine inanmak bence tam olarak kendini kandırmaktır. Önce, endişelerden kurtulup içinde yaşadığımız anı netleştirmemiz gerekiyor. Geleceğe kaygılanmadan bakmanın yolu bugünkü belirsizlikleri ortadan kaldırmaktır.
Gelecekte yaşayacağımız gün aslında bir sonraki adımı inşa etmektedir. Belirsiz ve kaygılı olduğumuzda, geleceğin de benzer olacağını düşünmek çok zor değil.
Kronikleşen endişeleri taşıyanlar, problemin çözümünün her zaman düşünmekte yattığına inanırlar. Aynı şekilde sürekli planlama yapmanın geleceğe hazırlık olduğunu düşünürler. Planlama ve düşünmek konusunda yargılar her zaman yüzde yüz doğru değildir.
Herhangi bir sorun hakkında sürekli düşünmek, o sorunun çözümü hakkında verimli şekilde düşünüldüğü anlamı taşımaz. Farklı bakış açılarını ıskalarız, basit çözümleri göremeyiz. Çıkış bulamayınca endişe artar ve düşünce körlüğü başlar. Ormanda kaybolmuş gibi problemin etrafından daireler çizer dururuz.
Planlamak ise yüzde yüz başarı getirmez. Geleceğimizle ilgili oluşabilecek yüzlerce senaryoyu planlayarak kontrol altında tutmaya çalışmak imkansızdır. Kronik endişeler ve her şeyi planlama dürtüsü daha narin ve kırılgan olmamıza sebep olur.
Duygusal zeka sahibi insanlar ise hayatın doğasında belirsizlik olduğunu bilir. Gerçeği kabul etmenin, inkar etmekten daha iyi sonuçlar verdiğini bilirler. Kronik endişelerin, stres ve kaygının insanı içten içe yediğini bilirler. Tüm bunlardan kurtulduğunda, hayatına kattığın enerjinin ve coşkunun seviyesine inanamayacaksın.
Dünyaya yarınki şeklini vermeden önce şu an içinde yaşadıklarının üzerinde çalışmanın daha kolay olduğunu görmeye başlamalısın. O zaman bugünü yaşamak, yarını hayal etmek keyifli hale gelecektir.
“Ben gelecek için hiç bir endişe duymadım; O yeterince hızlı geliyor.” – Albert Einstein
Geçmişte yaptığımız hataları düşünürken geçmişi değiştiremeyeceğimizi biliriz. O an yaptığımız hatayı geri alma şansımız yoktur. Sadece her şeyin kontrol altında olduğu hissini yaşamak için geçmişi düşünürüz. Değiştirmek için değil kontrol etmek istediğimizden düşünürüz.
Daha önce yapılan hatalara fazlaca odaklandığımızda aynı hatayı tekrarlamak alışkanlığı gelişebilir. Kontrol etmeye çalışmak, çaresizlikten iyidir düşüncesi her yerimizi sarar.
Duygusal zeka sahibi insanlar geçmişleriyle barışık yaşamanın önemini bilirler. Kendilerini affederek yola devam etmenin zorunluluğunun farkındadırlar. Hata bile yapmış olsalar, gerçekle yüzleşme erdemi gösterirler. Çünkü ne kadar düşünürlerse düşünsünler geçmişi değiştiremeyeceklerini bilirler. Geçmişe takılıp kalmanın anlamı yoktur.
Geçmişte yaşananlarda ders almak işe yarar yöntemdir. Ama orada yaşamaya başlamak, geçmişi sanki bugünmüş gibi hayatımıza katmak gerçeklik sorunları yaratmaya başlar. Tıpkı geleceğimizi kontrol edemediğimiz gibi geçmişimizi de kontrol edemeyiz. Önemli olan o anı, o günü yaşayabilmektir.
“Geçmişi bir kitap gibi kullanın, eviniz gibi değil.” – R. Wilkins
Gerçeklikten kopmak daha çok gelecekle ilgili beklentilerin gerçeklikten uzak olması sonucu ortaya çıkar.
Geçmişimizde kalarak ya da geleceğimizi sürekli kontrol altında tutmaya çalışarak başkalarını kontrol altında tutmaya çalışırız. “Keşke” hem gelecek hem de geçmiş için kullanılan tehlikeli bir kelimedir.
Başkalarıyla olan ilişkilerimizde onları kontrol altına almaya çalışmak ve onlar hakkında beklenti oluşturmak kendimizi güvende hissettirebilir. Ayrıca onlar hakkında fikir sahibi olmak, nerede ne şekilde var olacaklarını planlamaya çalışmak ilham verici olacaktır.
Oğlunu başarılı bir doktor olarak gören anne, kızını mühendis olarak hayal eden baba gerçeklikten kopmadan beklentilerini oluşturmalıdır. Çocukların ya da diğer insanların hayatlarını kendi kafamızda şekillendirmek ve o gerçeklikte yaşamak ileride hayal kırıklığı, üzüntü ve mutsuzluk getirecektir. Çünkü; herkesin hayatını planlayamayız.
İnsanlar ve gelecekle ilgili beklentiler erişilebilir, makul seviyelerde olmalıdır.
Şimdi akla diğer bir soru geliyor. Hayal kırıklığına uğradığında, mutsuz olduğunda ne yapıyorsun?
Muhtemelen kendini korumak adına “Nerede hata yaptığını bulacağına inanıp, geçmişi eşelemeye başlıyorsun?.”
Peki geçmişi eşelerken ders mi çıkarmaya çalışıyorsun? Yoksa beklentiye ulaşmanın daha ayrıntılı planla mümkün olduğunu mu düşünüyorsun? İnsanlar genelde ders çıkarmak yerine daha detaylı gelecek planı yapıp beklentilerini elde etmeye çalışırlar. Eğer beklentin gerçekçiyse, elbette hayallerinin peşinden gitmelisin. Ama beklentin sadece senin yapacaklarına bağlı değilse, belirsizlik üzerine büyük beklentiler kurmak yine yıkıcı olacaktır.
Annemizi, babamızı, çocuklarımızı ya da dostlarımızı severiz, onlar için en iyisini ister, çaba harcarız. Acı çektiklerinde canımız yanar, üzüldüklerinde içimiz acır, mutlu olduklarında onlarla birlikte güleriz. Sürekli iyi olmalarını diler, zihnimizde antrenmanlar yaparız. İyi olduklarını düşünmek ve bilmek bize iyi hissettirir.
Ancak herkes kendi yolu çiziyor. Onlar için daha iyisini istemekle, daha iyisi için onları kontrol etmeye çalışmak arasındaki farkı görmelisin. Hayaller ve beklentiler ne kadar büyükse, hayal kırıklığı da o kadar büyük olacaktır. Büyük hayal, büyük hayal kırıklığı…
Öte yandan, onları kontrol edip şekillendirmeye çalıştığında sana karşı hislerinde sorunlar yaşarlar. Kırılırlar,üzülürler ve zamanla sinirlenmeye başlarlar. Sonunda senin beklentilerin ve onların yapmak istedikleri çakıştığında ortaya kaos çıkar.
Çözüm beklentilerini rahat bırakmaktır. Kendi hayatın ve geleceğinle ilgili olarak yeterince kafa yoruyorsun. Başka insanları şekillendirmeyi bırakmalısın, onları olduğu gibi kabul etmek en doğru çözüm olarak karşımızda duruyor.
Yetişkinleri değiştirmeye çalışmak gerçekten başlı başına boş bir çabadır. Onları olduğu kişinin dışında birisi haline getirmek imkansızdır. Hayatında var olan insanları “kendileri” olduğu için seversin.
Çocuklar ve ergenlik dönemindeki gençler kendi yollarını çizeceklerdir. Yol gösterme işinde abartıya kaçarak büyük beklentiler oluşturmak yerine, gelecekteki halleriyle yaşamayı kabul etmek duygusal zeka sahibi insanların yapacağı iştir.
Duygusal Zeka ile aşağıdakileri başarman mümkün;
“Değiştirilmesi gereken bir şey varsa, elinden geliyorsa değiştir, ama değiştiremeyeceğin şeyle yaşamayı öğren.” – Robert Jordan
Duygusal zekanın doğuştan gelen yetenek olduğunu kabul ettiğimizde, aslında onu geliştirmek yerine önündeki engelleri kaldırmamız gerektiğini de kabul ederiz. Onun doğal düşmanı 4 davranışı değiştirerek tekrar ortaya çıkmasını sağlayabilirsin.
1- Başkalarını suçlamayı – eleştirmeyi bırak; Başkaların eleştirmek kendini övmektir.
2- Geçmişte Kalma; Geçmişi değiştiremezsin.
3- Gelecek kaygısından kurtul; Belirsizlik üzerine kurulu dünyada gelecekle ilgili endişe etmeyi bırak.
4- Gerçeklikten kopma; Başkaları ve kendinle ilgili beklentilerini ulaşılabilir tut.
Intelligence Quotient – IQ veEmotional Quotient – EQ arasında doğrudan bir bağ ya da orantı bulunmamaktadır.
IQ Beynin sol lobunda gerçekleşen; mantık, sayısal işlemler ve hafızayla ilgilidir.
EQ Beynin sağ lobunda yaşanan; duygu ve düşüncelerle ilgilidir.
İş hayatındaki başarının ve sosyal hayattaki mutluluğun duygusal zeka ile yakalandığını gösteren onlarca araştırma ve test yapılmıştır. Kişi iç dünyasında mutlu oldukça, iş hayatında da başarıyı yakalamaktadır.
1- Başkalarını oldukları gibi kabul ederler, değiştirmeye ve kendileri gibi yapmaya çalışmazlar.
2- EGO’ları düşüktür, gösteriş yapmayı sevmezler
3- Yargılamak yerine takdir ederler, açık fikirlidirler.
4- Kendilerine güvenirler, her şeye alınmazlar.
5- Güvenilir, cömert ve oldukları gibi görünürler.
Ben diyeceğimi dedim… Sen de bi’şey demek istersen çekinme ve yorum bırak. İstersen siteme üye ol, kendi adınla makalelerini yayınlamaya başla.
Daha Önce Dediğim Bi’şeyler
Google reCAPTCHA - "Ben Robot Değilim" Web sitelerini kötü amaçlı yazılım, dolandırıcılık, bilgi çalma vb.…
Meze siparişi vererek, ev konforunda İstanbul'un kalabalığından uzak keyif yapmak isteyenleri anlıyorum. Peki, nelere dikkat…
"E-ticaret yapmak için gerekenler nelerdir?" Şirket kurmak gerekir mi? E-ticaret hakkında tüm merak edilenleri sizin…
Aldatan erkek nasıl davranır? Aldatıldığından şüphe eden kadının aklında gelen ilk sorudur. Sonra; "Neden aldattı?,…
Bonynin Yolu köpek eğitim kitabı kimler için hazırlanmış? İçinde ne tür bilgiler var ve gerçekten…